Birkaç gün önce Eylül ayı enflasyon verileri açıklandı. Rakamlarla ifade edilen veriler elbette ki hayatın yansımasını göstermiyor ama asıl gerçekler sokakta kendini belli ediyor. Bu ay yine olan dar gelirliye, emekçiye, asgari ücretliye, oldu. Sebep kuraklık olarak gösteriliyor ama enflasyon seviyesinin bu sınırda olmasının tek suçlusu hava mı?
Türkiye, Eylül 2025’te de yüksek enflasyonun gölgesinde bir ayı geride bıraktı. TÜİK’in açıkladığı verilere göre aylık enflasyon %3,23 yıllık enflasyon ise %33,29 oldu.(ENAG’a göre; aylık %3,79 yıllık enflasyon ise %63,23’tür.) Ancak bu genel rakamın ötesinde asıl dikkat çeken detay gıda fiyatlarındaki artışın sürekli oluşu. Gıda fiyatları sadece sofraları değil enflasyon tablosunun kendisini de yakıp kavuruyor.
Gıdada Aylık %4,6 Artış:Enflasyonun Başrolü
TÜİK’e göre Eylül ayında gıda ve alkolsüz içecekler grubunda fiyatlar aylık %4,62 ; yıllık bazda ise %36,06 arttı. Bu artış, aylık enflasyona 1,11 puan katkı yaptı.Yani gıda fiyatları olmasaydı eylül ayı TÜFE’si neredeyse %2’lere kadar düşebilirdi.
Zaten Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de bu noktaya dikkat çekerek, Eylül ayı enflasyonunun ‘uzun dönem ortalamalarının 3 puan üzerinde’ olduğunu ve bunda özellikle de ‘kuraklık ve zirai don gibi arz yönlü şokların etkili olduğunu’ söyledi.
Ama tek neden bu mu ?
Dünya Gıda Fiyatları Düşerken Bizde Neden Artıyor?
Konuyu bir de küresel olarak ele alalım. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, Eylül ayında dünya gıda fiyat endeksi biraz gerileyerek 128,8 puana düştü. Yani bu demek oluyor ki dünya genelinde gıda fiyatlarında belirli bir artık yok aksine düşüş yaşanıyor. Bu durumda akıllarda şu soru beliriyor: Dünya genelinde fiyatlar düşerken Türkiye’de neden gıda fiyatları cep yakmaya devam ediyor?
Kuraklık Ne Kadar Etkili ?
Bakan Şimşek, bu tablonun nedenini kuraklığa ve zirai donlara bağlıyor. Haklı bir gerekçe olabilir.Türkiye’de özellikle meyve sebze üretiminin yoğun olduğu bölgelerde yaz aylarında ciddi kuraklık yaşandı. Bu da doğrudan olarak üretim miktarını etkiledi ve fiyatlara yansıdı. Fakat bu durumda sadece iklimi suçlamak, enflasyonun yapısal sorunlarını yadsımak olur.
Çünkü;
-Tarımda girdi maliyetleri (mazot, gübre,elektrik vb. ) hala çok yüksek olması.
-Üretici ile tüketici arasında doğrudan alışveriş olmaması ve fahiş karların denetlenemiyor oluşu.
-Lojistik, depolama ve hal sistemlerinin eski dönemlerden kalma usullerle yürütülmesi başlıca sebepleri sayılabilir.
Peki Ne Yapmalı?
-Tarım destekleri yeniden planlamalı, üretici doğrudan desteklenmeli.
-Gıda fiyatlarında piyasaya müdahale eden şeffaf, hızlı ve etkili bir denetim mekanizması kurulmalı.
-Hal yasası, lojistik altyapı, depoculuk gibi yapısal reformlar ertelenmemeli.
-Kırsal kalkınma ve üretim planlaması orta vadeli programlara dahil edilmeli.
-Enflasyonla mücadele, sadece faiz politikası değil üretim politikayla birlikte yapılmalı.
Son söz olarak geçtiğimiz Eylül ayında bir kez daha gördük ki gıda fiyatları sadece ekonomik bir mesele değil aynı zamanda bir sosyal adalet meselesidir. Mutfağında tenceresi kaynamayan vatandaşın istatistiklere değil yaşadığı gerçeğe inancı var. Ve bu gerçek hiçbir bahane ile örtülemeyecek kadar insanların hayatının bir parçası.







