Erdoğan iktidarı müflis tüccar gibi. Çöküşün önüne geçebilmek için muhaliflerle ilgili eski defterleri karıştırıyor ve bunlardan yeni suçlar üretmeye çalışıyor. Bilindiği üzere bunu yargı sopasını kullanarak yapıyor. Mesela henüz yasallaşmayan etki ajanlığı suçlaması ile muhalif olarak gördüğü insanları tutukluyor.
Neden? Dedik ya; Erdoğan rejiminin çöküşünü engellemek için bunları yapıyorlar. Muhalif olarak bilinen siyasetçi, gazeteci ve sanatçı ve toplumun tanıdığı isimlerin seslerini kesmek istiyorlar. İtibarsızlaştırmak istiyorlar. Bu isimleri ülke sahnesinden çıkararak, halkı uyutmaya devam edeceklerini düşünüyorlar.
Eski AKP Milletvekili Kemal Albayrak geçen gün Tele1’de yaptığı açıklamaya bakalım: Bütün bunları koltukları için yapıyorlar. Olası bir iktidar değişikliğinde yıllardır yaptıkları hırsızlık ve yolsuzlukların hesabının sorulmasından korkuyorlar. Bunun için muhalefeti susturmak istiyor, adeta çete gibi çalışıyorlar diyor.
Korku ve baskı birbirini tamamlıyor.
AKP’li eski bakan Hüseyin Çelik de AKP’yi ve Erdoğan’ı suçluyor, devleti partileştirmekle ve yargıyı ele geçirmekle itham ediyor.
**
Erdoğan’ın MHP ile birlikte birlikte göçmen ve açılım politikasını eleştiren, karşı çıkan, seçmen nezdinde uyaran Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a yapılan muameleyi ve tutuklandığını biliyoruz. Cumhurbaşkanına hakaretten gözaltına alınan Özdağ hakkındaki soruşturma , Ankara’dan İstanbul’a gidinceye kadar halkı kim ve düşmanlığa sevk etmeye dönüştürüldü.
Sudan bahanelerle tutuklanmasının sebebi, aslında yapılan anket sonuçlarından anlaşılıyor. MHP’nin seçmen tabanının Zafer Partisi’ne kaymasını durdurmak isteyen bazı siyasi merkezler harekete geçince Özdağ tutuklandı.
**
Hele AKP iktidarının emriyle harekete geçen seçilmiş savcıların, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının açtığı diğer soruşturmalara ne demeli. YSK üyelerine ahmak dediği bahanesiyle Ekrem İmamoğlu hakkında açılan dava halen istinaf mahkemesinde bekletilirken, yeni soruşturmalar ve davalar açılmaya çalışılıyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nı ve ailesini tehdit ettiği bahanesiyle İmamoğlu hakkında bir soruşturma açıldı. Halbuki İmamoğlu konuşmasında bizim iktidarımızda böyle hukuksuzluklar olmayacak, senin ailen de bundan yararlanacak dedi. Ne var bunda? Buradan bir tehdit çıkardılar ve soruşturma açtılar.
Daha sonra kendisine açılan soruşturmalara bir kişi olarak devamlı atanan biri ismi ifşa ettiği için anında bir soruşturma daha açıldı. Neymiş bilirkişinin soruşturmasını ve yargıyı etkiliyormuş. Bahaneye bakın.
Bu bilirkişi ile telefonla görüşen ve bu görüşmeleri Halk TV’de metin olarak yayınlayan 5 gazeteciye de aynı Başsavcılık soruşturma açtı. Neymiş gizli kalması gereken bilgileri haber yapmışlar. Halbuki bunların derdi kişisel verileri korumak değil, kendilerinin yaptığı gizli iş ve işlemlerin açığa çıkmasını engellemektir.
Yani suçüstü yakalanmak istemiyorlar!
5 gazeteciden 1’i tutuklanırken, İmamoğlu bugün iki soruşturma ile ilgili ifade verecek. Bir taraftan kendi ikbal ve istikbalinden korkanlar, diğer taraftan CHP’nin olası Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmek istiyorlar. Çünkü hesap sormasın korkuyorlar.
**
Menajer Ayşe Barım olayını da benzer şekilde değerlendirebiliriz. Önce sanat camiasındaki mafyatik ilişkilerden soruşturma açtılar, sonra bu soruşturmayı 12 yıl önceki gezi davasına döndürdüler. Yerseniz!
Eski AKP’li Kemal Albayrak’ın dediği gibi, hesap sorulmasından korkuyorlar. Bunun için işi muhaliflerin zihnini okumaya kadar vardırırlarsa, falcılara ve astroloji uzmanlarına kadar giderlerse kimse şaşırmasın.
Amma! Gün gelir onların önüne sadece yaptıkları yolsuzluklar ve hırsızlıklar getirilmez. FETÖ ile olan siyasi ilişkilerinin de getirilebileceği ortadadır. Bütün bu kirli ve toksik siyasi hedeflerin ve ilişkilerin elbette hesabının sorulması gerekir. Halk devri sabık istiyor.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın verdiği akıl bunları kurtarmaz. Tövbe ederek kul hakkında ve kamu hakkından yırtamazlar. Bu dünyada hem de öbür dünyada hesap vermekten kaçamazlar.
Halkımız bunların yargılanmasını istiyor ve bekliyor.