Ülkeye ihanet yalnızca dış düşmanla iş birliği yapmak değildir. Türkiye Cumhuriyeti’ni içeriden bölmeye, parçalamaya çalışanlarla kurulan her türlü ortaklık da bu kapsamdadır.
Geçtiğimiz günlerde değindiğim konuyu biraz daha açmak istiyorum. Saray’ın Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı aldığı tutumun temel nedeni, CHP’nin Atatürk’ten miras kalan son kurumsal yapı olmasıdır. Cumhuriyet’in kazanımlarına ve Atatürk’ün eserlerine her alanda saldıran siyasi zihniyet, bugün CHP’yi hedef tahtasına oturtmuş durumdadır. İlk amaçları CHP’yi bölmek ve etkisiz hale getirmek, nihai amaçlarının ise Anayasa Mahkemesi kararları üzerinden kapatma davası açtırmak olduğu yorumları yapılmaktadır.
Yargı ve 15 Eylül Süreci
Yargının 15 Eylül’de CHP’nin 38. Kurultayı ile ilgili “mutlak butlan” kararı verme ihtimali konuşulmaktadır. Ayrıca, CHP’li belediyelerdeki yolsuzluk iddiaları gerekçe gösterilerek kayyum atamalarının gündeme getirilmesi, bu baskı sürecinin diğer boyutlarıdır. Bu adımların arkasında, CHP’nin 2023 yerel seçimlerinden beri halkla bütünleşerek 1. parti konumunda kalması yatmaktadır. Özgür Özel ve ekibinin toplumla doğrudan temas eden siyaseti, iktidarı rahatsız etmektedir.
Halkın Durumu
Ülkede yalnızca adalet ve hukuk değil, aynı zamanda ekonomik düzen de sarsılmıştır. Halk yoksullukla boğuşurken, iktidar CHP’yi sokağa dökmekle, kamu düzenini bozmakla suçlamaktadır. Oysa asıl istikrarsızlığı yaratan kendi politikalarıdır. Bu tablo, Saray’ın halk desteğinin anketlerde yüzde 30’un altına düştüğünü göstermektedir. Bu nedenle erken seçim bir yana, seçimlerin zamanında yapılması dahi risk olarak görülmektedir.
Olası CHP İktidarı Korkusu
Olası bir CHP iktidarı, mevcut yönetim için büyük bir korku kaynağıdır. Çünkü yalnızca bugüne kadar elde edilen ayrıcalıkların değil, hukukun karşısında hesap vermenin de gündeme gelmesi kaçınılmazdır.
Hukuka ve Demokrasiye Müdahale
CHP İstanbul İl Kongresi’nin iptali sonrası, çok sayıda hukukçu ve siyasetçi karara tepki göstermiştir. Siyasi Partiler Kanunu’nun 21. maddesine aykırı olduğu vurgulanmış, bunun demokratik ilkelere aykırı olduğu dile getirilmiştir. Ancak bu tepkiler Saray’ın baskı politikasını durdurmamıştır. Bu nedenle, basın açıklamalarıyla sınırlı kalmamak; mitinglerle, toplumsal tepkilerle, halkı bilinçlendiren çalışmalarla mücadeleyi büyütmek gerektiği açıktır.
Gürsel Tekin Meselesi
Bu süreçte ortaya atılan iddialardan biri de Gürsel Tekin’in yeni bir parti girişimiyle anılmasıdır. Tekin’in “yeni bir devlet düzeni kuruluyor” şeklindeki sözleri kamuoyunda tartışma yaratmıştır. Burada önemli olan, böylesine kritik bir ifadenin kamuoyuna açık ve net biçimde açıklanmasıdır. Ayrıca, kamuoyuna yansıyan bazı fotoğraflar ve toplantılar da soru işaretleri doğurmuştur. Bu noktada yapılması gereken, şeffaflıkla halkı bilgilendirmektir.
Sonuç
15 Eylül’de çıkacak olası karar, yalnızca bir partiyi değil, demokrasiye olan inancı da doğrudan ilgilendirmektedir. Bu nedenle hem CHP hem de tüm demokratik kamuoyunun daha güçlü, daha örgütlü bir biçimde sesini yükseltmesi kaçınılmazdır.
Birileri için yolun sonu hiç de iyi görünmüyor.







